1950’li yıllarda havacılık epey gelişmişti. Ticari uçakların kullanımı yaygınlaşmıştı ve insanlar daha kolay bir şekilde seyahat edebiliyordu. Aslında bu durum, daha çok Batı’da böyleydi ve Sovyetler biraz daha geride kalmıştı. Elbette bu açığı kapatmak için bir plan yaptılar.
Sovyetler Birliği’nin gururu olan, daha hızlı ve daha uzağa uçabilen uçaklar üretildi. Sovyet teknolojisini kanıtlar nitelikteydi. Ancak dışarıdan bakınca kusursuz görünse de bazı ciddi problemler vardı. Uçaklar, tuhaf olaylar silsilesine kapıldı.
1950’li yıllarda patlama yapan alanlardan biri de ticari havacılıktı.
50’lerde artık bir yerden bir yere gitmek için uçağa binmek daha güvenli, hızlı ve konforluydu. Bir kıtadan diğerine yalnızca birkaç saat içinde ulaşmak mümkündü ya da 24 saatten kısa sürede dünyanın yarısı dolaşılabiliyordu. En azından Batı taraflarında durum böyleydi.
Sovyetler Birliği’nde uçmak ise tamamen farklıydı. Uçak tasarımı konusunda birkaç nesil geride kalmışlardı. Daha az konforluydular, daha küçüklerdi, fazla uzağa uçamıyorlardı ve daha yavaşlardı.
Bir yerden bir yere gitmek için sürekli durup yakıt almak gerekiyordu. Tahmin edebileceğiniz üzere Sovyetler Birliği gibi bir ülkede bu ciddi bir sorundu ve yeni bir plana ihtiyaç vardı.
Gerisinde kaldıkları Batı’ya yetişmek yerine yeni bir yoldan gitmeye karar verdiler.
1952’lerde jetler ortaya çıktığında, Sovyetler Birliği’nden ünlü uçak tasarımcısı Andrei Tupolev dahil tüm dünya çok etkilenmişti. Bu jetleri, Sovyet havacılığını geleceğe taşımak için kullanmayı düşünmüştü. Böylece uçak süreleri büyük ölçüde kısalacaktı.
Tupolev, üst düzey Sovyet yöneticilerine yalnızca üç sene içinde bir jet yapma sözü vermişti. Yeni tasarlanacak bu uçak ile Sovyetler Birliği’nin Batı kadar gelişmiş olduğunun tüm dünyaya kanıtlanması planlanıyordu.
Uçak, jet uaçağıyla yolcu uçağının bir birleşimi olmuştu.
Yalnızca üç sene içinde tasarlanması ve hayata geçirilmesi, akıllarda birçok soru işareti uyandırıyordu ancak basında elbette böyle yankılanmamıştı. Sovyetler’in teknolojik açıdan üstün bir tasarımla Batı’nın önüne geçtiği lanse ediliyordu.
1956 yılında ise sorunlar baş göstermeye başlamıştı. Uçak, diğer uçaklarla kıyaslandığında zor uçuyordu. Ağırlığı çok fazlaydı ve kanatları çok büyüktü.
Durmak ise başka bir sorundu. Pilotlar, uçağı kontrol etmekte zorluk çekiyordu ve uçağı kullanmak istemiyordu fakat şikâyetler Sovyet yetkilileri tarafından dikkate alınmıyordu.
1958 senesinde artık göz ardı edilemeyecek şeyler olmaya başladı.
Şubat ayında bir CSA 104, türbülansa girdi ve her iki motor da alev aldı. Motor olmayınca uçakta güç de kalmamıştı ve uçak, 6000 metreden aşağı düşmüştü.
Yaklaşık bir ay sonra başka bir CSA 14 uçağı, olması gerekenden çok daha yükseğe, 12 bin metrenin üzerine tırmanmıştı ve pilotlar, uçağı kontrol edememişti. Sonunda uçak durduğunda pilotlar kontrolü ele alamadan yere düşmeye başlamıştı.
Ağustos ayında ise gökyüzünde süzülen uçaklardan biri durmuştu. Pilotlar da uçağı kontrol edememişti ve bu kazadan kurtulan kimse olmamıştı.
Bu olaydan iki ay sonra ise Pekin ile Moskova arasında uçan yine bir CSA 104 uçağı daha kaza yaptı. Uçaklarda bir sorun olduğu NİHAYET anlaşılmıştı ancak sorunu araştırırken uçuşlara devam ettiler!
Kısa sürede bu kadar kaza olmasına rağmen hâlâ yolcu taşımaya devam ediliyordu.
Uçakta ne gibi bir sorun olduğunu araştıranlar, yukarı yönlü hava akımlarına pilotların karşı koyamadığını fark ettiler. Ayrıca uçak, bombardıman parçalarından üretilmişti.
Büyük basınçlı kabin, uçağın nasıl yüklendiğine bağlı olarak ağırlık merkezinin geriye doğru kaymasına meyilliydi. Yukarı gidişlerde, doğal olarak yukarı doğru yükselme eğilimi olduğu için ve uçaklar bu kuvvete karşı koyacak kadar güçlü olmadığından pilotlar çaresiz kalıyordu.
Bu incelemeler sonucunda bazı güvenlik önlemleri alındı ve uçağın belirli bir irtifanın üzerinde uçması yasaklandı. Ancak önlemler, kazaların önünü kesmedi ve 1959 yılında yeni bir kaza oldu.
Sovyetler’in kendini ispatlaması için geliştirmeye çalıştığı uçak, onlarca kişinin hayatına mal oldu.
Ne kadar düzeltme yapılırsa yapılsın hiçbir zaman istenilen sonuca ulaşılamadı ve kazalar olmaya devam etti. Üretilen her beş uçaktan biri, kaza sebebiyle imha ediliyordu.
Kazanılan bir zafer yokken kaybedilen canlar vardı. Zaten kötü ünü sebebiyle artık kimse binmek istemiyordu. Hatta uçağa bir şarkı yazılmıştı ve sözleri şöyleydi: TU-104, dünyanın en iyi uçağı, yalnızca beş dakika içinde seni mezarlığa götürüyor.
TU-104, bilinene göre 144 kişinin hayatına mal olmuştu. Sovyetler ise daha sonrasında tasarlayacakları uçaklar için bir nevi ders almış oldu ve ölümcül TU-104 defteri bu şekilde kapandı.
Uçaklarla ilgili diğer içeriklerimize göz atmak isterseniz: